RAM'ler

SDRAM’in ortaya çıkıp tozu dumana katmasının ardından ortalık sakinleşmeye başladı gibi. Kendi kendimize, “Acaba gelecek büyük RAM dalgası ne?” diye sormaya başladık bile. Sanırım teknolojinin ultra hızlarda gelişmesine alıştık, bunu artık eskisi kadar yadırgamıyor ve anında sırada neyin olduğunu merak etmeye başlıyoruz. Teknoloji ve insan etkileşimi dedikleri şeyin bir yansıması da bu olsa gerek. Neyse, biz en iyisi, adaptasyon süreci üzerinde silikon çiplerin etkisini sorgulamayı bir kenara bırakalım ve gelin bu ay hangi sorulara cevap aramışız hep birlikte ona bakalım.

1 Bilgi işlem jargonunda DRAM, SRAM, EDO RAM ve SDRAM olarak karşımıza çıkan ifadeler ne anlama gelmektedir? Bu RAM çeşitlerini birbirinden farklı kılan şeyler nelerdir?
DRAM, Dynamic Random Access Memory (Dynamic RAM–Dinamik Rasgele Erişimli Hafıza) için bir kısaltmadır. (“Rasgele Erişim” ifadesi, bilgisayarın işlemcisinin, hafızanın ya da verinin tutulduğu bölgenin herhangi bir noktasına –direkt olarak– erişebileceğini belirtmek için kullanılır. IBM bir ara “random access” yerine “direct access” [doğrudan erişim] ifadesini kullanmayı tercih ediyordu.) Bu tür hafızalar veriyi tutabilmek için sabit bir elektrik akımına ihtiyaç duyarlar, bu yüzden depolama hücrelerinin her saniyede yüzlerce kez (ya da her birkaç milisaniyede bir) tazelenmesi –yani elektronik yüklerle yeniden yüklenmesi– gerekir. DRAM’in doğasındaki “dinamiklik” işte buradan gelmektedir. DRAM, her bit’i, bir kondansatör ve bir transistörden oluşan bir depolama hücresinde tutar. Kondansatörler, depolamış oldukları elektriksel yükü çok çabuk kaybetme eğilimindedirler. Bu da elektronik tazeleme ihtiyacını doğurur.

SRAM (Static RAM), DRAM’den daha hızlı ve daha güvenilir olan (ama onun kadar yaygın olmayan) bir hafıza çeşididir. SRAM’lere statik denmesinin sebebi, DRAM’lerin ihtiyaç duyduğu tazeleme operasyonuna ihtiyaç duymamalarıdır; çünkü elektronik yükü orijinal konumunda tutan bir depolama hücresi esasına (ki bu DRAM’in yöntemidir) dayanmayıp, akımın belli bir yönde sürekli taşınması prensibini esas alarak çalışırlar. SRAM’ler –genellikle– sadece ön hafıza (cache) olarak kullanılır. Bunun altında iki temel sebep yatar. SRAM’lerin üretim maliyetlerinin DRAM’lerinkine oranla çok daha yüksek olması birinci sebebi teşkil eder. İkinci temel sebep olarak ise SRAM’lerin DRAM’lerden çok daha hızlı olması gelir. DRAM’ler minimum 60 nanosaniyelik erişim sürelerini (access time) destekler; bu süre SRAM’ler söz konusu olduğunda ise 10 nanosaniyeye kadar düşer (1 nanosaniye = 1 saniyenin milyarda biri). Ayrıca SRAM birbirini izleyen iki erişim arasında duraklama ihtiyacını hissetmezken DRAM’in iki ardışık erişimi arasında bir bekleme süresi vardır. Bu yüzden SRAM’in devir süresi (cycle time) de DRAM’in devir süresine nazaran çok daha kısadır.

EDO RAM (Extended Data Out[put] RAM) temel olarak bir DRAM çeşidi olmakla birlikte standart DRAM’den daha hızlıdır. EDO RAM’den bazı kaynaklarda EDO DRAM (Extended Data Out[put] Dynamic Random Access Memory) olarak da söz edilmektedir. EDO RAM (ya da EDO DRAM), bir seferde sadece bir veri bloğuna erişebilen standart DRAM’den farklı olarak, bir hafıza (ya da veri) bloğunu işlemciye gönderdiği sırada bir sonraki veri bloğuna erişme işlemini de başlatabilmektedir. Bu da onun standart DRAM’den yüzde 10 veya 15 daha hızlı olmasının yolunu açar. Çünkü, yukarıda standart DRAM’i anlatırken sözünü ettiğimiz “ardışık iki erişim arasındaki bekleme süresi”nin hız üzerindeki olumsuz etkileri, RAM’in CPU’ya veri gönderirken aynı anda bir sonraki veri bloğuna da erişme teşebbüsüne başlaması ile azalmakta ve veri aktarım performansı doğal olarak yükselmektedir. Yani EDO RAM sayesinde veri transferinin senkronizasyonu işlemi, sıradan RAM’lerle yaşanan duruma göre daha süratli ve daha kolay yürütülebilmektedir. Bunun neticesinde EDO RAM’lerin erişim süresi 50 nanosaniyeye kadar düşebilmektedir. EDO RAM hem SIMM hem de DIMM modüllerde kullanılabilir. Standart DRAM ise –genellikle– sadece SIMM modüllere sahip olan PC’lerde bulunmaktadır. Bir ya da iki yıl evveline kadar üst seviye PC sistemlerinin RAM seçimi EDO idi. Ama önce Pentium MMX sonra da Pentium II çağının başlangıcı ile EDO gelişmiş sistemlerin yüksek hafıza performansı taleplerine cevap veremez oldu.

Yeni bir DRAM türü olan SDRAM (Synchronous DRAM–senkronize DRAM), geleneksel hafıza çeşitlerinin sunduğu hızlardan çok daha yüksek saat hızlarını (100 MHz’yi, hatta daha da üstünü) desteklemektedir. SDRAM, sistem veriyolu ile aynı frekansta çalışır ve CPU’dan talep geldiği zaman otomatik olarak senkronizasyonu sağlar. (Sistem veriyolu [system bus], işlemciyi ana hafızaya bağlayan veriyoludur. Bazı kaynaklarda kendisinden işlemci veriyolu [CPU bus] veya kontrol veriyolu [control bus] olarak da söz edilmektedir.) SDRAM ile sistem saati arasında tesis edilen bu senkronizasyon sayesinde, veri erişimi ve tazeleme sırasında, CPU’nun boş boş oturup hafızanın kendisine yetişmesini beklemek zorunda kalması sonucunda oluşan zaman kayıpları minimuma düşürülmektedir. SDRAM teknolojisinin CPU ile hafıza arasında daha verimli bir iletişime imkân veren bu mimarisi, SDRAM’i EDO RAM’den daha hızlı bir hafıza türü haline getirmiştir.

SDRAM, hafızayı iki ya da daha fazla dahili hafıza dizisine ayırır; bu işlemin amacı dizilerden birine bir erişim olduğu anda sıradaki dizinin erişim için hazırlanmasını sağlamaktır (buna “burst mode” metodunun bir varyasyonu gözüyle bakmak mümkündür aslında). SDRAM’in veriyi ilk olarak okuduğu sırada ulaştığı rasgele erişim hızı EDO RAM’in erişim hızı ile aynıdır; ama sıra müteakip karakterlerin ya da hücrelerin okunmasına geldiğinde SDRAM, EDO RAM’e 5-6 tur bindirmekte ve 10 nanosaniyelik erişim süreleri sunabilmektedir (daha net olmak gerekirse, bu erişim süresinin –yaklaşık olarak– 7 ns ile 12 ns arasında değiştiğini söyleyebiliriz). Veriye 10’ar nanosaniyelik aralıklarla erişilebilmesi demek, çevrim (ya da devir) süresinin 10 nanosaniye olması demektir. Yani her 10 ns’de 1 devir gerçekleşmektedir. Bu da her {[10 nanosaniye] x [1 milyar]}’da (yani her 10 saniyede) 1 milyar çevrim ve her 1 saniyede de 100 milyon çevrim anlamına gelir. Son cümlemizin ikinci kısmına dikkat edecek olursanız, orada aslında 100 MHz’in tanımını yaptığımızı görürsünüz. Sanırız, “SDRAM 100 MHz’lik veriyolu hızlarını destekliyor” ifadesini artık daha anlamlı bulacaksınız. Yani aslında 10 ns’lik SDRAM ve 100 MHz’lik SDRAM derken yaptığımız şey aynı anlamı iki farklı şekilde ifade etmek oluyor.

SDRAM mimarisinin bir parçası olan senkronizasyon ile veriye çok daha hızlı bir biçimde erişilebilmesi, bilgisayar sisteminizin genel performansına direkt olarak olumlu bir şekilde yansır. SDRAM’in, kendisine nazaran daha eski olan hafıza teknolojileri karşısındaki bu üstünlüğü genel sistem performansınız söz konusu olduğunda kritik bir önem taşır. SDRAM, EDO’nun pabucunu dama atmış ve artık günümüz PC’lerin hafıza standardı olmuştur. SDRAM’in “senkronize” mimarisi aynı zamanda, önümüzdeki bir iki yıl içinde görmeye başlayacağımız çok daha yüksek veriyolu hızlarını desteklemeye de elverişlidir. Burada unutulmaması gereken bir nokta, 66 MHz’lik veya daha düşük sistem veriyolu hızlarında çalışan pek çok eski sistemin SDRAM’in hediye ettiği yüksek performans nimetinden tam anlamayla yararlanamayacağı gerçeğidir. Bu arada biz de, SDRAM’in hızına ayak uydurmakta güçlük çeken veriyolları sayesinde, “bir zincir en zayıf halkası kadar sağlamdır” sözünü “bir PC en yavaş veriyolu kadar hızlıdır” şeklinde değiştirebiliyoruz. 100 MHz’lik sistem veriyolu kullanan PC’lerin yaygınlaşmasıyla SDRAM’in eski teknolojileri silip süpürmesi kaçınılmazdır.

SDRAM’ler –genellikle– sadece DIMM modüllerde kullanılır. Bunun haricinde, bazı anakartlar EDO ve SDRAM’lerin birlikte kullanılmasına müsaade etmektedir, ne var ki bu yaygın bir uygulama değildir. Zaten eğer sistemden performansı en küçük zerresine kadar almak istiyorsak, ikide bir SDRAM’leri çelmeleyecek olan EDO’ları bir kenara bırakmalı ve sadece SDRAM’leri kullanmalıyız.

2 Yukarıda DRAM’leri anlatırken elektronik tazeleme diye bir şeyden bahsettiniz. Bu tam olarak nedir?
Derinlemesine inceleyecek olduğumuzda, bilgisayar hafızasının hafıza ya da depolama hücrelerinden oluşan bir matris şeklinde organize edildiğini görürüz. (Bu organizasyona “DRAM dizisi” [DRAM array] adı verilir.) Matris sahasını bir satranç tahtası ve hafıza hücrelerini de satranç tahtasındaki kareler olarak düşünebilirsiniz. Hafıza hücreleri, matrisin satır ve sütunlarının kesişmesi neticesinde oluşmaktadır. Matris sütunları aynı zamanda hafıza çipinin I/O (Input/Output–Giriş/Çıkış) genişliği ile de bölünür. Örneğin, 2Mx8’lik bir DRAM’de kabaca 2000 satır, 1000 sütun ve sütun başına 8 bit’lik bir veri hattı genişliği vardır; böyle bir düzenleme sonucunda toplam 16 Mb’lik (16 milyon bit) bir kapasite elde edilir.

Her hafıza hücresinde 1 bit’lik veri saklanır. Bu 1 bit’lik veri, hafıza hücresinde elektriksel bir yük olarak depolanmaktadır. Bulunduğu konumun satır ve sütun olarak belirtilmesi halinde veriye anında ulaşılması mümkündür. Ne var ki DRAM, geçici (ya da uçucu, volatile) bir hafıza türüdür; yani tutmakta olduğu veriyi elinden kaçırmaması için sürekli elektrik gücüyle beslenmek zorundadır. Güç kesildiği anda RAM’deki veri kaf dağının ardına gider.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi DRAM’e “dinamik” RAM denmesinin sebebi, veriyi elinde tutabilmek için her saniyede yüzlerce kez tazelenmek ya da yeniden enerji ile doldurulmak zorunda olmasıdır. Tazelenmek zorundadır çünkü hafıza hücreleri, elektrik yüklerini depolayan minik kondansatörler içerecek şekilde dizayn edilmiştir. Bu kondansatörler, kendilerine yeniden enerji verilmediği takdirde yüklerini kısa sürede kaybedecek olan çok minik enerji kaynakları olarak görev yaparlar. Aynı zamanda, hafıza dizisinden verinin alınması ya da okunması süreci de bu yüklerin hızla tüketilmesine katkıda bulunur; bu yüzden hafıza hücreleri verinin okunmasından önce elektrikle yüklenmiş olmalıdırlar.

Elektronik tazeleme ya da kısaca tazeleme (refresh), bir hafıza çipindeki hücrelerin yeniden yüklenmeleri, ya da yeniden enerji ile doldurulmaları sürecidir. Hücreler, bir defada bir satır olacak şekilde tazelenir (genellikle her tazeleme çevriminde bir satır). “Tazeleme oranı” (refresh rate) ifadesi, hafızanın tazelenmesi sırasında geçen süreyi değil, DRAM dizisinin tamamının tazelenmesi için elden geçirilmesi gereken toplam satır sayısını gösterir (meselâ, 2000 [2K] veya 4000 [4K] satır). “Tazeleme çevrimi” (refresh cycle) ifadesi ise bir satırın tazelenmesi sırasında geçen zamanı belirtebileceği gibi aynı zamanda tüm DRAM dizisinin tazelenmesi sırasında geçen zamana da işaret edebilir.

3 “Cache memory” nedir? Yükseltilebilir mi? Ve “Hız Tuzağı”...
Cache memory (ön hafıza; kısaca cache de denebilir) verinin geçici olarak tutulduğu statik hafıza dilimidir; veriyi CPU’nun talebi doğrultusunda anında kullanıma sunabilir. İşlemcinin neredeyse hiç beklemeden istediği veriyi elde etmesi uygulama performansını artıran önemli bir faktördür. Intel Pentium’ların yanı sıra diğer birçok işlemcide de dahili ön hafıza bulunur. Buna Level 1 cache denir ve değiştirilemez. CPU’ların çoğu şimdi bir de Level 2 ön hafızasına sahiptir. Level 2 cache ana sistem hafızası tarafından kullanılır. Ön hafıza DRAM’lerden çok daha hızlıdır.

Birinci soruda RAM türlerini anlatırken de söylediğimiz gibi ön hafıza bir SRAM çeşididir ve tazeleme ya da senkronizasyon gibi işlemlere ihtiyaç duymaz. SRAM, CPU’nun talep ettiği bilgiyi neredeyse hiçbir bekleme olmaksızın, anında işlemciye ulaştırır. Ön hafızayı upgrade etmek ancak sisteminizdeki cache memory soketinin kendisine erişime izin vermesi ve daha geniş, ikincil bir cache seçeneği sunması ile mümkün olabilir. Eğer sisteminizde bir Pentium II varsa, cache’i yükseltmek için işlemciyi değiştirmeniz gerekir, bunun sebebi cache’in Pentium II sistemlerinde işlemci ile aynı çatı altında olmasıdır.

Bu genel bilgilerin ardından şimdi de kısaca ön hafıza mantığını izah etmeye çalışalım. Bilgisayar uygulamaları, genel olarak, bir program kodunun belli bir bölgesi etrafında bir müddet gezinirler, sonra başka bir kod bölgesine geçerler ve biraz da orada takılırlar; bu işlem çalışma süresince böyle devam eder gider. Veriler söz konusu olduğunda da benzer bir durum geçerlidir. Cache denetleyici önce bilgisayarın kullanımına bakarak hangi hafıza bölgesi ile ilgilenmesi gerektiği hakkında bir fikir edinir, ardından CPU’nun az sonra hafızadan talep edeceği bilginin hafızanın hangi bölgesinde tutulmakta olduğunu tahmin eder. Sonra, yavaş dinamik hafızanın bu bölgesine gider ve oradan bir miktar veriyi tuttuğu gibi yaka paça içeri atar (cache denetleyicinin ana hafızadan alıp cache’e aktardığı bu bilginin hacmi cache’in toplam boyutu kadar değildir, çok daha azdır). Peki bundan sonra ne olacaktır? Eğer cache denetleyicinin tahmini doğru çıkarsa CPU, talep ettiği veriyi almak için yavaş olan ana hafıza ile uğraşmak zorunda kalmayacak, veri cache’de anında CPU’nun emrine sunulacaktır.

Yalnız dikkat edin! Yukarıdaki paragrafta “eğer cache denetleyicinin tahmini doğru çıkarsa...” diye bir laf ettik ve sonrasında neler olacağını buna dayanarak söyledik. Peki ya cache denetleyici yanılırsa? İşte o zaman bir hız tuzağına yakalandık demektir. Çünkü CPU tekrar yavaş DRAM’e geri dönmek ve ekstra bekleme süreleri yaşayarak acı çekmek zorunda kalacaktır. Neyse ki cache’ler pratikte %80 ilâ 99 oranında doğru tahminlerde bulunurlar.

4 SIMM’ler ile DIMM’ler arasındaki fark nedir? RIMM ne demektir?
SIMM (Single Inline Memory Module) ve DIMM (Dual Inline Memory Module) iki farklı hafıza modülüdür. Bu modüller aslında küçük, kendilerine özgü standart ebatları olan devre kartlarıdır ve üzerlerinde asıl RAM çiplerini taşırlar. RAM çiplerini tutan ve PC’nin anakartı üzerindeki boş soketlere takılan bu modüller genellikle 8 MB, 16 MB, 32 MB ya da 64 MB’lık birimler halinde karşımıza çıkar. Bundan 3-4 sene evveline kadar 30 pin’lik SIMM modülleri yaygındı. Artık 30 pin’lik SIMM’lere sadece eski PC’lerde rastlayabilirsiniz. Pentium tabanlı PC’ler, daha yeni olan 72 pin’lik SIMM’ler ya da bu alandaki en taze yeniliği temsil eden DIMM’ler kullanmaktadır. 72 pin’lik SIMM’ler, veri depolama kapasitesi ve veri erişim yetenekleri açısından 30 pin’lik SIMM’lerden daha üstündür. Veri tutma kapasitesi daha da yüksek olan DIMM’ler ise çıtayı bir basamak daha yukarı çekmektedir. DIMM’lerde genel olarak her iki tarafta da aktif olan 84 pin bulunur (168 bağlantı noktası için).

Standart DIMM’lerin (ki bunlara “unbuffered DIMM” de deniyor) maksimum kapasitesi 64 MB’tır. Yeni bir dizayn olan register’lı DIMM’ler (registered DIMM) ise 128 MB veya 526 MB veri tutabilmektedir. Bu yeni DIMM türü daha çok server’larda ve üst seviye çalışma istasyonlarında kullanılmaktadır.

RIMM’ler (ya da Rambus hafıza modülleri), Intel’in gelecek kuşak Rambus hafıza arabirimi ile kullanılacak olan tasarımdır. Rambus, yüksek performanslı veriyollarını destekleyecek ve mevcut hafıza mimarilerinin önerdiğinden çok daha yüksek bant genişlikleri sunacaktır (yazının devamında Rambus hakkında daha fazla bilgi bulabilirsiniz).

5 ECC desteği, parity, non-parity gibi ifadeler ne anlama gelmektedir?
Parity, bir tür hata tespit etme şeklidir. Hafıza hatalarını tespit edebilir ve verilere zarar gelmesini önlemek için sistemi durdurabilir. Non-parity ifadesi, hata tespit etme yeteneğine sahip olmayan modülleri tarif etmek için kullanılmaktadır. ECC (Error Correction Code–hata düzeltme kodu) hafıza, daha kompleks bir hata tespit etme şekli sunar. ECC sadece hatayı tespit etmekle kalmaz aynı zamanda pek çok hafıza hatasını da giderir (sisteminiz çalışıyorken). ECC desteği, sistemin ECC hafızayı destekleme yeteneğine sahip olduğu, ama aynı zamanda non-parity modülleri ile de çalışabileceği anlamına gelir.

6 RAM’in hızı önemli mi?
Sisteminiz ne kadar yeniyse hafızanızın hızı o kadar önemlidir. SIMM modüller kullanan eski sistemler söz konusu iken hız daha az önem taşır. 60 ns’lik bir DRAM’in pek çok PC’de iyi bir şekilde çalışması beklenebilir. Daha eski bazı sistemler, daha düşük olan 70 ns veya 80 ns’lik RAM hızları ile de çalışabilirler.

SDRAM’in hızı MHz cinsinden ölçülebilir, çünkü SDRAM ile sistem veriyolu arasında bir senkronizasyon söz konusudur. Intel’in Deschutes Pentium II işlemcisini kullanan yeni sistemlerde 100 MHz’lik sistem veriyolu bulunur. Bu yeni sistemler, hafızanın da sistem veriyolunun frekansında (yani 100 MHz’de) çalışmasını gerektirirler. Eğer sisteminiz EDO ya da SDRAM kullanacaksa, elinizdeki RAM’in, sistem üreticisinin tüm spesifikasyonlarına uyduğundan emin olun. DIMM modüllerine sahip olan bir PC’nin RAM’ini değiştiriyor veya upgrade ediyorsanız sistem kitapçığındaki prosedürleri dikkatlice okumanız ve doğru bir şekilde uygulamanız gerekmektedir.

7 Sistemimi upgrade ediyorum. Elimdeki RAM’i yeni bilgisayarımda kullanabilecek miyim?
Bu sorunun cevabı büyük ölçüde şu iki sorunun cevabında gizlidir: Yeni bilgisayarınızın sistem veriyolu 66 MHz veya daha düşük bir frekansta mı çalışıyor? Yeni bilgisayarınız uyumlu bir hafıza modülü (SIMM veya DIMM) kullanıyor mu? Eğer her iki soruya da “evet” şeklinde cevap verdiyseniz, mevcut RAM’inizi yeni PC’nizde muhtemelen kullanabileceksiniz. Bazı sistemler SDRAM, EDO RAM ve hatta DRAM karışımlarını bir arada kullanabilecek şekilde tasarlanmış olsalar da pek çok sistem tek bir hafıza çeşidi ile çalışacak biçimde dizayn edilmiştir. Doğru bir RAM upgrade’i için yeni cihazınızın spesifikasyonlarını çok iyi bilmelisiniz.

Eğer yeni bilgisayarınız 100 MHz’lik bir sistem veriyoluna sahipse eski RAM’inizi çok büyük bir ihtimalle yeni sisteminizde kullanamayacaksınız. (Geriye kalan çok küçük ihtimal, değiştirmekte olduğunuz sistemin de 100 MHz’lik bir veriyolu kullanıyor olması ihtimalidir.) Yeni makinenize takacağınız RAM’in 100 MHz’de çalışmak üzere tasarlandığından emin olun; aksi takdirde performans kayıpları kaçınılmazdır, hatta sisteminizin göçmesine neden olabilecek “memory paging” hatalarıyla karşılaşmanız da sürpriz olmayacaktır.

8 “Memory paging” dediniz, bu ne demek?
Memory paging, hafızanın “page” (sayfa) adı verilen bölümler halinde kullanılmasıdır. Bu teknik sayesinde aynı hafıza adresi (yani aynı sayfa) sırasıyla farklı bilgiler tarafından paylaşılır. Bir hafıza bölgesinin değişik zamanlarda farklı verilere ya da programlara tahsis edilmesi sayesinde kısıtlı hafıza kaynaklarının daha verimli kullanımı mümkün olabilmektedir. Çünkü o anda çalışmakta olan programlar ayrı ayrı işlenecek olan sayfalara (page’lere) bölünmekte ve herhangi bir anda o programın ihtiyacı olan toplam hafıza ihtiyacı düşürülmektedir.

9 Notebook’ların RAM’leri ile masaüstü PC’lerin RAM’leri arasında bir fark var mıdır?
Evet, vardır. Aslında notebook’ların hafıza çipleri ile masaüstü PC’lerin hafıza çipleri genellikle aynı türdendir. Fark, bu çipleri taşıyan hafıza modüllerinde ortaya çıkar. Notebook’ların çoğu daha küçük olan SODIMM’ler (Small Outline DIMM) kullanır. SODIMM’ler 72 ve 144 pin’lik modüller halinde gelir. Ancak pek çok notebook üreticisi özel hafıza modülleri kullanmayı tercih etmektedir. Bu yüzden notebook’unuzun RAM’ini yükseltmek istiyorsanız cihazınızın özel spesifikasyonlarını karşılayan hafıza modülleri bulmalısınız.

10 Bir grafik kartındaki RAM, ana hafıza olarak kullandığımız RAM’den farklı mıdır?
Grafik kartlarında özel durumlar söz konusudur. Grafik kartları, verileri aynı anda ve çok hızlı bir biçimde grafik hafıza ile ekran arasında taşımak zorundadır. Bu yüzden grafik hafızaların büyük bölümünde çift port bulunur; bu port’lar sayesinde grafik hafıza veri gönderme ve alma sürecini aynı anda yürütebilir. Başlıca grafik hafıza türleri arasında VRAM (Video RAM), TPRAM (Triple Port RAM–üç port’lu RAM) ve SGRAM (Synchronous Graphics RAM–senkronize grafik RAM) yer alır. Günümüz grafik kartlarının pek çoğu SGRAM kullanmaktadır.

11 RAM’ler alanında bizleri ne gibi gelişmeler beklemektedir?
İşlemcilerin hızları arttıkça hafıza da buna ayak uydurmak ve hızlanmak zorundadır, aksi takdirde darboğazlar kaçınılmaz olur. Şu anda üzerinde çalışılmakta olan daha hızlı RAM türlerinden biri Intel’in Rambus mimarisidir (RDRAM). Rambus, veri transferi için protokol ve paket tabanlı bir sistem ile 800 MHz’lik özel bir veriyolu kullanan fazlasıyla kompleks bir hafıza arabirimidir. Intel’in veriyolu hızını 1.6 GHz’e yükseltme planları sayesinde Rambus mevcut öneriler arasında en hızlısıdır.

Daha ucuz bir alternatif de yüksek performanslı SDRAM-DDR ya da diğer adıyla “Double-Data Rate” SDRAM’dir. SDRAM-DDR veriyi 200 MHz hızında okuyabilmektedir; bu hız günümüz üst seviye PC veriyollarının 100 MHz’lik hızının iki katıdır. Bu mimarinin bir üst versiyonu SLDRAM’dir (SyncLink DRAM). SLDRAM veri okuma hızını 400 MHz’e çıkarmaktadır. Burada saymış olduğumuz üç alternatiften son ikisi Rambus’a göre hem daha ucuz hem de daha kolay uygulanabilir durumdadır. Gelecekte, Rambus üst seviye sistemlerde, SLDRAM ise daha ucuz sistemlerde yer almaya adaydır.